1923’te 1 Dolar Kaç TL Ediyordu? Gerçekten Gurur Duyduğumuz Bir Ekonomi mi?
“1923’te 1 dolar sadece 0,77 TL idi” cümlesi kulağa millî bir övünç gibi geliyor olabilir. Ama dur bir dakika… Gerçekten de bu, düşündüğümüz kadar parlak bir tablo mu? Yoksa yıllardır tekrar edilen bir efsanenin peşinden mi gidiyoruz? Bu sorunun cevabı sadece ekonomik tarih açısından değil, bugünkü ekonomik aklımızı nasıl şekillendirdiğimiz açısından da hayati.
Ekonomik Gerçeklerle Yüzleşmenin Zamanı
1923 yılında, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıl, yeni yeni şekillenen ulusal para birimimiz Osmanlı’dan miras kalan ekonomik enkazla birlikte doğdu. O dönem 1 ABD doları yaklaşık 0,77 Türk Lirası civarındaydı. Evet, bugünkü dolar/TL kuruna bakınca kulağa inanılmaz geliyor. Ancak bu sayıya sadece kuru bir veri olarak bakarsak, büyük resmi kaçırırız. Çünkü o 0,77 TL’nin satın alma gücü, bugünkü paranın fersah fersah ötesindeydi.
O dönemin ekonomik koşullarını anlamadan bu rakamı yüceltmek, bir anlamda yanıltıcıdır. 1923’te Türkiye tarıma dayalı, sanayileşmesini yeni yeni hayal eden bir ülkeydi. Savaş yorgunu halkın elinde sermaye yoktu, üretim düşük, dışa bağımlılık yüksek, mali sistem ise oturmamıştı. Kısacası, o “ucuz dolar” aslında ekonomik zayıflığın bir göstergesiydi.
“0,77 TL” Efsanesinin Ardındaki Kırılgan Gerçek
Peki neden hâlâ bu rakamla övünülüyor? Çünkü yüzeysel bir karşılaştırma yapıldığında sanki Türk Lirası çok değerliyken zamanla değer kaybetmiş gibi görünüyor. Oysa gerçek şu ki, para biriminin değeri tek başına ülke ekonomisinin gücünü yansıtmaz. 1923’te doların 0,77 TL olması, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına ya da refah düzeyine işaret etmiyordu. Tam tersine, yeni kurulan devlet henüz global ticaret sistemine entegre olmamıştı, ithalat ve ihracat sınırlıydı, finans piyasaları ise neredeyse yoktu.
Bugün doların 30 TL’yi geçmesi sadece paranın değer kaybı değil, aynı zamanda globalleşmiş bir ekonominin, dış ticaret dengesinin ve finansal derinliğin bir sonucu. Elbette bu, bugünkü ekonomik yönetimin hatalarını örtmez; ancak 1923’le doğrudan kıyaslama yapmak, elma ile armudu kıyaslamaktır.
Tarihten Ders Almak mı, Onu İdealleştirmek mi?
Şimdi kendimize şu provokatif soruyu soralım: Gerçekten güçlü bir ekonomiye sahip olmayı mı istiyoruz, yoksa nostaljik bir hayalin peşinde mi koşuyoruz? 1923’teki kur oranını sürekli hatırlatmak, geçmişi kutsallaştırmanın ötesine geçmiyor. Oysa asıl mesele, bugün neden hâlâ enflasyonu kontrol altına alamadığımız, neden üretim ekonomisine geçemediğimiz, neden TL’nin sürekli değer kaybettiği sorularına cesurca bakabilmektir.
Belki de asıl mesele, “1 dolar kaç TL” sorusundan ziyade, “1 TL ile ne alabiliyoruz?” sorusudur. Çünkü refahı belirleyen şey, paranın değeri değil, satın alma gücüdür. 1923’te 1 TL ile bir ailenin haftalık gıda ihtiyacını karşılayabilirken, bugün bu miktarla bir ekmek bile zor alıyoruz. İşte gerçek fark burada yatıyor.
Sonuç: Rakamların Ardındaki Gerçeği Görmezsek, Geleceği Kaçırırız
1923’te 1 dolar 0,77 TL idi, evet. Ama bu bilgi tek başına hiçbir şey anlatmaz. Asıl mesele, o paranın ne ifade ettiği ve bugün hangi noktada olduğumuzdur. Tarihi rakamlarla övünmek yerine, bugünkü tabloyu değiştirmek için yapısal sorunlarımızla yüzleşmeliyiz. Aksi takdirde, 100 yıl sonra birileri de “2025’te 1 dolar 30 TL’ydi” diye gururla anlatırken aslında neyle övündüğünü anlamayacak.
Gerçek soruyu soralım: Ekonomik bağımsızlık sadece düşük kurla mı ölçülür, yoksa üretim gücü, teknoloji ve adil gelir dağılımıyla mı? Cevabınız ikinciyse, artık 1923 masalını değil, 2123 vizyonunu konuşmanın zamanı çoktan geldi.