İçeriğe geç

İçtihat Kapısı açık mı ?

İçtihat Kapısı Açık Mı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme

İstanbul’da yaşamanın, bazen küçük bir gözlem yapmak için bile ne kadar derin bir fırsat sunduğunu düşünüyorum. Her gün işe giderken metrobüste, sokakta veya bir kafede rastladığım insanlar, sosyal yapının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Bu karmaşıklık içinde, bir mesele var ki, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle ilişkili en önemli sorulardan birine işaret ediyor: İçtihat Kapısı açık mı?

Bu soru, sadece hukuk dünyasında değil, aynı zamanda toplumsal yaşamda da herkesin gündeminde olmalı. İçtihat Kapısı, hukukta, daha önce verilen kararların benzer davalarda örnek alınarak yeni kararlar verilmesine olanak tanıyan bir mekanizmadır. Ancak bu kapı gerçekten herkese eşit mi açılıyor? Toplumun farklı kesimleri bu kapıya ulaşabiliyor mu? Ya da bu kapı, hâlâ bazı gruplar için kapalı mı?

İçtihat Kapısı ve Toplumsal Cinsiyet

Sokakta gördüğüm bir sahneyle başlayalım. Geçen gün, iş yerime giderken metrobüste bir adam, kadına şiddet konusuyla ilgili oldukça sert bir şekilde yorum yapıyordu. “Kadınlar da erkek gibi şiddet uygulayabilmeli,” diyordu. Tepkiler ise büyük oranda sessizdi; kimse bir şey söylemedi. Belki de birçoğumuz “yapmamız gereken” şeyi söylemekten çekiniyor, ya da toplumsal cinsiyetle ilgili duyarsızlıklarımızı gizliyoruz. Ama burada mesele, sadece bir kadının fiziksel gücünden veya şiddete karşı tepkisinden ibaret değil. Aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğe karşı verilen mücadele, içtihat mekanizmalarındaki dengesizliği gösteriyor.

İçtihat Kapısı’nın, kadınların lehine olup olmaması, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda net bir duruş sergilenip sergilenmemesi, her bir davada farklılık gösterebiliyor. Türkiye’deki hukuk sisteminde, özellikle kadına yönelik şiddet davalarında, bazen içtihatların kadının mağduriyetini ne kadar öne çıkardığı ya da görmezden geldiği, toplumsal algıyla paralellik taşıyor. Kadınların hak arayışları, genellikle toplumsal cinsiyet normlarına, geleneksel değerlere ve erkek egemen bakış açılarına takılıyor.

Bir sivil toplum kuruluşunda çalışan biri olarak, kadına yönelik şiddetle mücadelede yaşadığım deneyimler, içtihatların ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Örneğin, bir kadının şiddet gördüğü bir davada, mahkemenin verdiği karar, çoğu zaman önceki kararlara dayanıyor. Oysa, her olayın dinamikleri farklıdır ve her kadının yaşadığı şiddet, farklı bir öznenin deneyimidir. Bu noktada, içtihatların ne kadar esnek olduğu, adaletin ne kadar erişilebilir olduğunu doğrudan etkiler.

Çeşitlilik ve Sosyal Adalet: İçtihat Kapısı Kimin İçin Açık?

Toplumsal çeşitlilik açısından bakıldığında ise, içtihat kapısının sadece bir kısmı herkes için açık gibi görünüyor. Örneğin, LGBTİ+ bireyler, etnik azınlıklar veya engelli insanlar, çoğu zaman hukuk sistemine eşit bir şekilde erişim sağlayamayabiliyorlar. İstanbul’da bir gün, bir LGBTİ+ bireyinin kamuya açık alanda yaşadığı bir ayrımcılığı gözlemledim. Bir grup, el ele tutuşan iki insanı sürekli olarak sözlü taciz ediyordu. O an, sadece toplumun bu kesimine yönelik önyargıları değil, aynı zamanda hukuk sisteminin bu kişilerin haklarını nasıl yeterince savunamadığını da düşündüm.

Çeşitliliğin gerçekten toplumsal yaşama entegre olup olmadığı sorusu, her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. İçtihat Kapısı, genellikle “geleneği” ve “toplumsal normları” savunmak adına, çeşitli grupların haklarının yeterince tanınmadığı bir yapı oluşturabiliyor. Yargı sistemindeki bazı içtihatlar, örneğin LGBTİ+ bireylerin eşit haklara sahip olması gerektiği konusunda net bir tutum sergileyemiyor. Çünkü toplumda yaygın olan önyargılar ve değerler, mahkemelerde de etkili oluyor.

İçtihat Kapısı: Erişim Sorunu ve Sosyal Adalet

Sosyal adaletin sağlanabilmesi için, içtihatların daha kapsayıcı ve adil olması gerekiyor. Türkiye’deki pek çok davada, özellikle mülteci ve göçmenlerin hakları konusunda, içtihatlar bazen onları dışlayabiliyor. Bir mülteci, ülkesinde yaşadığı şiddet veya baskı nedeniyle Türkiye’ye sığınmışsa, bazen içtihatlar, bu kişilerin durumunu yeterince göz önünde bulundurmuyor. Bu, sosyal adaletin sağlanmasında büyük bir engel oluşturuyor.

Sokakta yaşadığımız bu gözlemler, aslında her gün karşılaştığımız sosyal adaletsizliklerin, hukukta ve içtihatlarda da yankı bulduğunu gösteriyor. İçtihat Kapısı, her bireye aynı şekilde açık olmadığı sürece, gerçek anlamda bir toplumsal eşitlikten söz edemeyiz. Farklı kimliklere, cinsiyetlere, etnik kökenlere sahip bireylerin hakları, hukuk önünde eşit şekilde savunulmalı. İçtihatların evrimleşmesi ve toplumsal çeşitliliği tanıması, sadece hukukun değil, aynı zamanda sosyal yapının da sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için gerekli.

Sonuç: İçtihat Kapısı, Adaletin Gerçek Yüzünü Yansıtıyor Mu?

Sonuçta, İçtihat Kapısı, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından bir güç ve fırsat olabilir. Ancak bu kapı, toplumun sadece bir kısmı için açıldığında, gerçek adalet sağlanamaz. İçtihatlar, sadece mevcut durumu yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal değişimi ne kadar hızlı kucakladığımızı da gösterir. Kadınlar, LGBTİ+ bireyler, engelli bireyler ve etnik azınlıklar için daha kapsayıcı ve adil içtihatlar geliştirilmediği sürece, Türkiye’de ve dünyada gerçek bir sosyal adaletin sağlanıp sağlanamayacağı şüpheli kalacak. Bu yüzden, İçtihat Kapısı açık mı sorusunun cevabı, sadece hukukçulara değil, topluma da bağlı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
pia bella casino giriş