Antihelmintik İlaçlar Ne İşe Yarar? Varlığın Parazitlerinden Arınma Üzerine Felsefi Bir Deneme
Giriş: Bir Filozofun Merceğinden Arınma Kavramı
Bir filozof için temizlik yalnızca fiziksel bir eylem değil, varoluşun kendini arındırma çabasıdır. “Antihelmintik ilaçlar ne işe yarar?” sorusu, tıbbi bir açıklamayı aşarak, insanın iç dünyasındaki fazlalıkları, çürümeleri, bağımlılıkları ve körleşmeleri de düşündürür.
Bu ilaçlar tıpta helmint adı verilen parazitik solucanlara karşı kullanılır; ancak felsefi açıdan bakıldığında, insanın ruhunda yer eden parazit düşünceler, sahte inançlar ve etik zaaflar için de bir tür metafor oluştururlar.
Bir beden nasıl ki toksinlerden arınmadan sağlıklı olamazsa, bir düşünce de sorgulanmadan temizlenemez.
Bu yazı, antihelmintiklerin biyolojik işlevinden hareketle, etik, epistemolojik ve ontolojik boyutlarda bir arınma felsefesi üzerine düşünmeyi amaçlıyor.
Epistemolojik Perspektif: Bilginin Parazitleri
Epistemoloji, yani bilginin doğası üzerine düşünmek, bizi hemen şu soruya götürür: Bilgimiz gerçekten saf mı, yoksa parazit düşüncelerle mi kirlenmiş?
Antihelmintik ilaçlar vücutta yer etmiş canlıları temizler; peki, zihinde yer eden önyargılar, dogmalar ve manipülasyonlar için hangi ilacı alabiliriz?
Tıpkı bağırsaklarda gizlenen bir solucan gibi, yanlış bilgi de düşünce sistemimizin en derinlerinde sessizce yaşar.
Kimi zaman medyanın, kimi zaman ideolojilerin, kimi zaman da alışkanlıklarımızın beslediği bu parazitler, farkına varmadan bilincimizi tüketir.
Antihelmintik, burada bir metafora dönüşür: “Zihinsel bir arınmanın ilacı”.
Filozofun görevi, bilgiyi temizlemek, onu sahte kabuklardan ayıklamaktır.
Tıpkı Descartes’ın “kuşkudan” doğan bilgi anlayışı gibi, her kesinliği bir solucan gibi görmek ve onu eleştirel akılla etkisiz hale getirmek gerekir.
Çünkü sorgulanmamış bilgi, insanın ruhunu içten içe kemirir.
Etik Perspektif: İyilik ve Arınmanın Ahlakı
Etik açıdan bakıldığında, antihelmintik ilaç insanın kendi iç kirlerinden kurtulma arzusunu simgeler.
Bir bedendeki paraziti öldürmek, aslında varlığın dengesini geri kazanmaktır.
Peki, ahlaki parazitlerimizi nasıl temizleyeceğiz?
Toplumda sıkça rastladığımız bencillik, kibir, açgözlülük, empati yoksunluğu… Bunlar da ruhun helmintleridir.
İyilik yaparken bile çıkar gözeten, yardım ederken görünür olmayı arzulayan insanın kalbinde sessizce yaşayan bu parazitler, ahlaki bir hastalık oluşturur.
Etik bir antihelmintik, insanın kendini başkalarının gözüyle görme yetisini geliştirir.
Kant’ın deyişiyle, “iyi niyet” bu tedavinin temelidir.
İnsanın kendi çıkarını değil, evrensel iyiliği gözettiği her davranış, etik bir arınma biçimidir.
Bu noktada şu sorular kaçınılmaz hale gelir: İyilik yaparken gerçekten saf mıyım? Yoksa kendi benliğimi mi parlatıyorum?
Belki de her iyi eylemin içinde, bir parazit kadar sessiz bir “ben” vardır.
Ontolojik Perspektif: Varlığın Temizlenmesi
Ontoloji, varlığın kendisini sorgular.
Bir insan, parazitlerinden arındığında yalnızca fiziksel olarak değil, varoluşsal olarak da hafifler. Antihelmintik burada “varlığın yeniden doğuşu” anlamına gelir.
Bir bedeni işgal eden parazit, aslında insanın kendi varlığını unutmasının sembolüdür.
Heidegger’in “das Man” kavramını hatırlayalım:
İnsan çoğu zaman kendi özgün varoluşundan uzaklaşır, toplumun sıradanlığına sığınır.
Bu sıradanlık, bir helmint gibi ruhu işgal eder.
Kişi artık kendisi değildir; başkalarının doğrularını yaşar, başkalarının sesleriyle konuşur.
İşte ontolojik antihelmintik, kendilik bilincidir.
Kendi özüne dönen insan, tıpkı hastalıktan kurtulan bir beden gibi yeniden dirilir.
Belki de her insanın içinde, onu sıradanlığa, korkuya, konfora iten bir “parazit varlık” yaşar.
Bu varlıktan kurtulmak, yalnızca yaşamı değil, anlamı da temizler.
Sonuç: Arınma Bir Tedaviden Fazlasıdır
Antihelmintik ilaçlar tıpta parazitleri öldürür, ama felsefede çok daha derin bir çağrıdır: Arın, temizlen, yeniden başla.
Bir bedenin parazitsiz kalması gibi, bir düşüncenin de önyargısız kalması gerekir.
Bir kalp, kötü niyetten; bir zihin, cehaletten; bir varlık, unutulmuş özünden temizlenmelidir.
Ve belki de her antihelmintik tedavi, hem tıbbî hem metafizik bir dua gibidir.
İnsanın kendine söylediği sessiz bir söz: “İçimdeki yabancıyı tanı, onu dönüştür.”
Sence, kendi içindeki parazit düşünceler neler? Hangi yanlış inançlar, hangi korkular seni içten içe kemiriyor?
Belki de zaman, kendi içimizin antihelmintiklerini bulma zamanıdır — düşüncenin, ahlakın ve varlığın yeniden doğuşu için.