Vad Är Det Bästa Med Hösten? En Sociologisk Reflektion En Sociologs Blick på Höstens Betydelse Som sociolog är jag ständigt på jakt efter mönster i människors liv, särskilt i hur de relaterar till varandra och sina omgivningar. Hösten, med sin tydliga förändring av naturen, ger oss en unik möjlighet att analysera de sociala och kulturella dynamiker som präglar våra liv. Vad betyder egentligen hösten för oss som individer och samhällen? Är det bara en vacker årstid som vi njuter av med en kopp kaffe, eller finns det djupare sociologiska underströmmar som formar våra upplevelser och normer kring denna tid? När…
6 YorumKategori: Makaleler
Sarsılmış Bebek Sendromu: Geçmişten Günümüze Şiddetin Sessiz Tanığı Bir tarihçi olarak, geçmişin izlerini sürerken hep aynı soruya takılırım: İnsan, hatalarını ne zaman fark eder? Yüzyıllar boyunca savaşlar, kıtlıklar ve toplumsal krizler yaşadık; ancak en büyük kırılma noktalarımız, çoğu zaman evimizin duvarları arasında gizli kaldı. Sarsılmış bebek sendromu (SBS), bu sessiz travmalardan biridir. Ne bir savaş ilanı vardır, ne de bir tarihi belge… Yalnızca sarsılan bir beden, susturulan bir ağlayış ve farkına geç varılan bir acı. Sarsılmış Bebek Sendromu Nedir? Sarsılmış bebek sendromu, genellikle 2 yaşın altındaki bebeklerde görülen, şiddetli sarsma sonucu beyin dokusunun zarar gördüğü bir travma türüdür. Beyin kafatası…
4 YorumKardeş Önemli mi? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adaletin Kesişiminde “Kardeşlik” Hali Hep birlikte düşünmeye davet ediyorum: “Kardeş önemli mi?” sorusunu sadece biyolojik bağlarla sınırlamadan, aynı mahallenin, aynı sınıfın, aynı ülkenin “kardeşliği” olarak da okuyalım. Kucaklayıcı bir topluluk hayalinde kardeşlik; eşitlik duygusunun, çeşitliliğe saygının ve sosyal adalet talebinin en sıcak, en ev içi adı gibi. Gelin bu duyguyu, toplumsal cinsiyet dinamikleriyle harmanlayarak konuşalım; empatiyi ve çözüm üretmeyi aynı masaya koyalım. Kardeşlik Neden Hâlâ En Güncel Soru? “Kardeş önemli mi?” evet; çünkü kardeşlik, aidiyetin beden bulmuş hali. Fakat bu aidiyet, aynılık üzerinden değil, farklılıklara alan açma üzerinden kurulduğunda güçlenir. Çeşitlilik (cinsiyet kimliği,…
6 YorumBor Şeker Fabrikasının Sahibi Kim? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Tatlı Bir Analiz Bazı konular vardır ki, sadece bir isim ya da bir mülkiyet bilgisinden çok daha fazlasını anlatır. “Bor Şeker Fabrikasının sahibi kim?” sorusu da onlardan biri. İlk bakışta basit bir yanıtı varmış gibi görünebilir; ancak derinlere indikçe, küresel gıda politikalarından yerel kalkınma stratejilerine, kültürel değerlerden ekonomik dengelere kadar uzanan bir yolculuğa çıkarsınız. Ben de bu yazıda, farklı açılardan bakmayı seven biri olarak sizi bu yolculuğa davet ediyorum. Geçmişten Bugüne: Cumhuriyetin Şeker Serüveni Türkiye’nin şeker üretimi serüveni, Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlayan sanayileşme politikalarının bir parçası olarak şekillendi. 20. yüzyılın ortalarından…
8 YorumKaç Tavuğa Bir Horoz Lazım? Felsefi Bir Yaklaşım Filozof Bakışıyla Başlamak Felsefe, hayatın en basit sorularına bile derinlemesine bakma yeteneğine sahip bir düşünme biçimidir. “Kaç tavuğa bir horoz lazım?” sorusu, ilk bakışta yalnızca biyolojik bir ilişkiyi ifade ediyor gibi görünebilir. Ancak, bu basit soru, etik, epistemoloji ve ontoloji gibi felsefi kavramlarla ele alındığında çok daha derin bir anlam kazanır. Bugün, bu soruyu felsefi bir perspektifle tartışırken, bireylerin toplumla, bilgiyle ve varlıkla olan ilişkilerini sorgulayacağız. Ontolojik Perspektif: Varlık ve İlişkiler Ontoloji, varlık bilimidir; yani var olan şeylerin doğasını ve bu varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerini inceler. “Kaç tavuğa bir horoz lazım?” sorusuyla…
8 YorumKarabakal Kuşu Ne Yer? Geleceğe Dair Ekolojik Vizyonlar ve Toplumsal Düşünceler Doğanın geleceğini merak etmek, aslında kendi geleceğimizi merak etmektir. Belki de bu yüzden, en basit gibi görünen sorular bile bizi derin düşüncelere sürükler. “Karabakal kuşu ne yer?” sorusu da bunlardan biri. İlk bakışta biyolojik bir merak gibi görünse de, bu soru aslında çevrenin değişen dinamiklerini, ekolojik dengenin geleceğini ve insanın doğayla kurduğu ilişkinin yönünü sorgulamak için güçlü bir başlangıçtır. Haydi, gelin birlikte bu sorunun ötesine geçip, geleceğin dünyasında karabakalın sofrasına neler gelebileceğini birlikte hayal edelim. Karabakalın Bugünkü Sofrası: Doğanın Denge Noktası Karabakal kuşu, doğada su kuşları arasında oldukça dikkat…
Yorum Bırakİçselleştirme ve Dışsallaştırma: Bir Hikâyenin İçinde Saklı Gerçek Bazı kavramlar vardır ki, onları anlamak için akademik tanımlara değil, kalbin derinliklerinden gelen bir hikâyeye ihtiyaç duyarız. “İçselleştirme” ve “dışsallaştırma” da tam olarak öyledir. Psikolojinin soğuk terimleri gibi görünürler belki ama aslında her birimizin hayatında defalarca karşımıza çıkan, bizi şekillendiren, ilişkilerimizi dönüştüren iki güçlü davranış biçimidir. Bugün sana, bu iki kavramı bir ders kitabından değil, bir hikâyenin kalbinden anlatmak istiyorum. Bir sabah iki yabancının yolu kesişti Yağmurlu bir sonbahar sabahıydı. Şehir, gri bulutların altında sessiz ve yorgun görünüyordu. Tam o sırada iki insanın yolu, bir kafede kesişti: Deniz ve Mert. Deniz, duygularını…
8 YorumBir Kasada Kaç Tane Fan Olmalı? – Teknolojinin Aşk Hayatı Gibi Bir Soru! Bilgisayar toplamak, bazen bir IKEA dolabını kurmaktan daha karmaşık olabilir. Hele konu “kasaya kaç tane fan takmalı?” meselesine gelince, işler iyice tencere kapağı ilişkisine döner. Kimi der ki “Ne kadar çok, o kadar iyi!”, kimi de “Az ama öz kardeşim.” Eh, biz de bu yazıda bu fan’atik konuyu mizahi bir bakış açısıyla masaya yatırıyoruz! — 💨 Fan Sayısı Meselesi: Kadınlar Mars’tan, Erkekler Fan’dan Erkeklerin bu konudaki yaklaşımı bellidir: “Soğutma gerekiyorsa, fan tak kardeşim!” Ne kadar çok fan, o kadar serin kasa, o kadar uzun ömürlü donanım… İşin…
Yorum BırakAnanmak Ne Demek? Tarihsel Arka Plan ve Günümüzdeki Tartışmalar Ananmak: Anlamı ve Kökeni Türkçeye köken olarak Arapçadan geçmiş olan “ananmak” kelimesi, genellikle “anmak” fiilinin eski bir biçimi olarak kullanılır. Ancak bu kelime, dilin evrimiyle birlikte farklı anlamlar da kazanmıştır. “Ananmak”, daha çok hatırlamak, yad etmek, birini ya da bir şeyi geçmişteki bir durumu anımsayarak dile getirmek olarak tanımlanabilir. Ancak bu kelimenin kökeni, daha derin bir anlam taşır. Dilbilimsel açıdan bakıldığında, “ananmak” kelimesi, bir kavramın, bir kişinin ya da bir olayın bir hatırlama ya da yad etme eylemini içermesi açısından önemli bir yer tutar. “Ananmak” kelimesi, sadece hatırlamak değil, aynı zamanda…
Yorum Bırak1923’te 1 Dolar Kaç TL Ediyordu? Gerçekten Gurur Duyduğumuz Bir Ekonomi mi? “1923’te 1 dolar sadece 0,77 TL idi” cümlesi kulağa millî bir övünç gibi geliyor olabilir. Ama dur bir dakika… Gerçekten de bu, düşündüğümüz kadar parlak bir tablo mu? Yoksa yıllardır tekrar edilen bir efsanenin peşinden mi gidiyoruz? Bu sorunun cevabı sadece ekonomik tarih açısından değil, bugünkü ekonomik aklımızı nasıl şekillendirdiğimiz açısından da hayati. Ekonomik Gerçeklerle Yüzleşmenin Zamanı 1923 yılında, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıl, yeni yeni şekillenen ulusal para birimimiz Osmanlı’dan miras kalan ekonomik enkazla birlikte doğdu. O dönem 1 ABD doları yaklaşık 0,77 Türk Lirası civarındaydı. Evet,…
Yorum Bırak