Adaletin Sessiz Tanığı: Kanunun Özelliklerini Anlatan Bir Hikâye Bazen bir hikâye anlatmak, en karmaşık konuları bile yüreğe dokunan bir dille anlamamızı sağlar. Bugün sana sıradan bir bilgi yazısı değil, adaletin kalbine doğru bir yolculuk sunmak istiyorum. Bu yolculukta iki kahramanımız var: çözüm odaklı düşünen stratejist Arda ve empatik yaklaşımıyla insanlara dokunan Elif. Onların hikâyesi, “kanunun özellikleri” denilen o soyut kavramı hayatın içinden bir gerçeklik hâline getirecek. Bir Şehir, Bir Dava, İki Farklı Bakış Açısı Küçük bir şehirde yıllardır dost olan Arda ve Elif, bir gün hayatlarını değiştirecek bir davada karşı karşıya geldiler. Arda, sert çizgileri olan, mantıkla hareket eden bir…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Kalbin Diline Yazılan Gerçek: “Yazdım Kalbime” Kim Söylüyor? Bir filozofun bakışıyla başlamak gerekirse, insanın “kalbine yazdığı” her şey, onun varlık anlayışını, bilgiye yaklaşımını ve ahlaki yönelimini yansıtır. “Yazdım Kalbime” ifadesi, yalnızca bir şarkı adı değil; aynı zamanda bir ontolojik iddiadır. Çünkü kalp, yalnızca bir duygusal merkez değil, insanın “kendilik bilinci”nin yeridir. Bu yazıda, “Yazdım Kalbime” şarkısının kim tarafından söylendiği sorusunu, yüzeysel bir meraktan öte, etik, epistemolojik ve ontolojik bir sorgulama olarak ele alacağız. Gerçek Ses: Bilginin Kaynağı ve Epistemolojik Bir Arayış “Yazdım Kalbime” şarkısını seslendiren sanatçı, Gökhan Türkmen’dir. Ancak bu bilgi, felsefi düzlemde yalnızca bir “veri”dir. Epistemolojiye göre, bilmek, yalnızca…
Yorum BırakKan Davası Romanı Ne Anlatıyor? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Hikâye Bazı hikâyeler vardır ki yalnızca bir ülkenin ya da toplumun değil, insanlığın ortak hafızasına dokunur. Kan Davası da işte böyle bir eser. Bir yandan Anadolu’nun köylerinde yankılanan yüzyıllık bir geleneği anlatırken, diğer yandan dünyanın dört bir yanında insanın adalet, intikam ve barış arayışıyla verdiği mücadelenin sesi olur. Bugün seni bu romanın hem yerel hem de küresel izlerini keşfetmeye davet ediyorum. Yerel Bir Hikâyeden Evrensel Bir Temaya Kan Davası romanı, ilk bakışta bir aile meselesi gibi görünse de aslında çok daha derin anlamlar taşır. Eser, bir cinayetle başlayan ve nesiller…
Yorum BırakBilginin Bekçileri: Sınavlarda Görev Alan Öğretmenlerin Ücreti Üzerine Felsefi Bir Düşünce Bir filozofun gözünden bakıldığında, “ne kadar alıyorlar?” sorusu sadece ekonomik bir merak değil, aynı zamanda insan emeğinin, bilginin ve adaletin ölçüsüne dair derin bir sorgulamadır. Öğretmen, yalnızca bilgiyi aktaran değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın taşıyıcısı ve ahlaki düzenin kurucusudur. Peki, bu kadar kutsal bir misyonun karşılığı para cinsinden nasıl ölçülür? Bu soru, bizi doğrudan etik, epistemoloji ve ontoloji üçgeninin içine çeker. Etik Perspektif: Adaletin Ölçüsü Parayla mı? Etik açıdan meseleye yaklaştığımızda, ücret meselesi bir “adalet” sorunu haline gelir. Sınavlarda gözetmenlik, salon başkanlığı ya da bina sorumluluğu gibi görevler, sistemin…
Yorum BırakKamu Görevlileri Kimleri Kapsıyor? Bilimsel Bir Merakın Peşinde “Kamu görevlisi” denince aklınıza ne geliyor? Bir öğretmen mi, bir polis memuru mu, yoksa belediyede çalışan bir mühendis mi? Bu sorunun cevabı, düşündüğümüzden çok daha geniş. Bu yazıda, konuyu hem bilimsel bir merakla hem de herkesin anlayabileceği bir dille ele alacağız. Çünkü kamu görevlileri sadece devletin çarkını döndüren kişiler değil; aynı zamanda toplumun güven, adalet ve hizmet mekanizmasının görünmeyen kahramanlarıdır. Kamu Görevlisi Kavramının Bilimsel Temeli Kamu görevlisi kavramı, yalnızca bir meslek grubunu değil, bir kamu hizmeti anlayışını temsil eder. Bilimsel olarak tanımlamak gerekirse, kamu görevlisi; devlet adına, kamu gücü kullanarak toplumsal hizmet…
Yorum BırakOkul Öncesi Gölge Nedir? Tarihsel Süreçte Çocukluk, Eğitim ve Toplumsal Dönüşüm Giriş: Bir Tarihçinin Bakışıyla Geçmişten Günümüze Çocukluğun İzinde Tarihin sayfalarını çevirdiğimizde, çocukluğun bugünkü anlamına sahip olmadığı dönemlerle karşılaşırız. Sanayi Devrimi öncesinde çocuk, küçük bir yetişkin olarak görülür; oyunun, duygunun ve gelişimin yeri çoğu zaman ihmal edilirdi. Fakat zamanla, insanlık çocukluğun kendine özgü bir dönem olduğunu fark etti. Bir tarihçi gözüyle baktığımızda, okul öncesi gölge kavramı, sadece pedagojik bir uygulama değil; aynı zamanda çocukluğun tarihsel ve toplumsal serüveninde yeni bir kırılma noktasıdır. Peki, okul öncesi gölge nedir ve bu kavram hangi tarihsel ihtiyaçlardan doğmuştur? “Gölge” Kavramının Tarihsel Kökeni “Gölge” kavramı,…
Yorum BırakBaltalık Orman Ne Demek? Küresel ve Yerel Bakışlarla Kadim Bir Orman Geleneği Kimi insanlar için orman, sadece ağaçların bir araya geldiği bir alan; kimileri içinse yaşamın ta kendisidir. Ben de doğayı sadece sevmekle kalmayıp anlamaya çalışanlardanım. Her yürüyüşte yeni bir detay, her ağaçta yeni bir hikâye keşfetmeye çalışırım. Bu merak beni bir gün, pek çok kişinin adını bile duymadığı bir kavramla tanıştırdı: baltalık orman. İlk duyduğumda kulağa eski bir terim gibi geldi ama araştırdıkça bunun aslında doğayla uyumlu yaşamın en köklü yollarından biri olduğunu anladım. Gelin, bu kadim ormancılık geleneğini birlikte keşfedelim. Baltalık Orman Nedir? Temel Tanım ve Özellikleri Baltalık…
Yorum BırakBir Filozofun Merceğinden: “Gönye Hangi İlde?” Sorusuna Felsefi Bir Yolculuk Bir filozof için her soru, görünenin ötesine geçme çağrısıdır. “Gönye hangi ilde?” gibi basit bir soru bile, doğru şekilde bakıldığında ontolojik, epistemolojik ve etik katmanlarıyla derin bir sorgulama alanı yaratır. Çünkü bazen, bir nesnenin nerede olduğu değil, neyi temsil ettiği önemlidir. Belki de gönye, bir şehirde değil, zihnimizin düzen arayışında yaşıyordur. Epistemolojik Çerçevede: Bilginin Açısı Nerede Başlar? Epistemoloji, yani bilginin doğasını sorgulayan alan, “gönye hangi ilde” sorusunu mekânsal bir merakın ötesine taşır. Gerçek bilgi, konumla mı başlar, yoksa anlamla mı? Bir marangoz için gönye, ahşabın doğruluğunu ölçen bir araçtır; bir…
Yorum BırakHanım Ağa Nasıl Yazılır? Bir Sözcüğün Gücünde Saklı Kadın Hikâyesi Küçük bir kasabada, sabahın ilk ışıkları dağların ardına düşerken herkesin dilinde tek bir isim yankılanıyordu: Zehra Hanım Ağa. Bu isim, hem otoriteyi hem zarafeti, hem kararlılığı hem de şefkati temsil ediyordu. O sabah kasaba meydanında gençler toplanmış, Zehra’nın yeni açılacak kadın kooperatifi için konuşmasını bekliyordu. Ve işte o an, bir kelimenin anlamı sadece dilbilgisel değil, duygusal bir derinlik kazandı: “Hanım ağa nasıl yazılır?” Bir Kelimenin Hikâyesi: Hanım Ağa’nın Doğuşu “Hanım ağa” ifadesi, tarih boyunca Anadolu’nun güçlü kadın figürleriyle özdeşleşmiştir. “Hanım” kelimesi zarafeti, “ağa” kelimesi otoriteyi simgeler. Türk Dil Kurumu’na göre…
Yorum BırakHavan, yalnızca mutfakta baharat öğütmek için kullandığımız eski bir araç değil; aynı zamanda fiyatıyla, sembolik anlamıyla ve gelecekteki toplumsal algısıyla da merak uyandıran bir nesne. “Havan kaç TL?” sorusu bugün basit bir pazar araştırması gibi görünse de, aslında geleceğin tüketim anlayışını, kültürel değerlerini ve insan ihtiyaçlarını sorgulatan derin bir soruya dönüşüyor. Bir gün mutfakta, eski bakır havanın kenarında oluşan izlere bakarken kendime şu soruyu sordum: “Bu küçük ama kadim eşya, gelecekte kaç TL olacak?” O an anladım ki mesele yalnızca fiyat değil; zamanın ruhuyla birlikte havanın taşıdığı anlamın değişimiydi. İşte bugün sizlerle hem stratejik hem de insani yönleriyle bu soruya…
Yorum Bırak